26 Mayıs 2016 Perşembe

Value Proposition Canvas

Business model canvas içerisindeki 9 temel iş modeli elementlerinden Customer ve Value kısmına odaklanarak müşteri açısından değeri karşılayan unsurlar ile Ürün/Hizmetin ürettiği değerin müşterinin ihtiyaçlarına verdiği cevapları eşleştirir.

Bir ürün veya hizmetin en temel özelliği ihtiyaçları karşılamasıdır.
Müşteri Segmentinde ürün/hizmete duyulan ihtiyaca neden olan 3 unsur vardır.
Ürün/servis de bu 3 unsuru karşılamak zorundadır. Value Proposition Canvas (Türkçesine Müşteri Eksenli Katma Değer Modeli dersek anlamlı olur herhalde) ise ihtiyaç ve bu ihtiyacı karşılama şekillerini ilişkilendirir. (*) Bu unsurlar müşteri açısından şöyle ifade edilr

Kazanım (Gains): Müşterinin bir ürün veya servisten kazanımı ne olacak?
Acı (Pains) : Bu ürün veya hizmet müşterinin muzdarip olduğu hangi konuları ortadan kaldıracak.
Lüzum (Customer Jobs): Ürün veya Müşterinin ihtiyaç duyduğu bir işini görecek mi?

Ürün ihtiyacı doğuran bu unsurlara ne kadar çok karşılık verir ise o kadar çok değer önermiş demektir.

Müşteri Eksenli Katma Değer Modeli

(*) : https://strategyzer.com/

9 Mayıs 2016 Pazartesi

Karmaşık diyagramlarla çalış(ama)mak


OKUMA SÜRESİ: 2dk 30 sn


Talep edilen yapının parçaları arasındaki etkileşimleri, iletişimleri görsel olarak ifade etmek iş analizinin daha hızlı ve sağlıklı ilerlemesini sağlar. Ne de olsa birçok insan görselliği yazıya tercih eder. Haliyle, tümevarım veya tümdenvarım yöntemi farketmeksizin analiz çalışmasını daha baştan çeşitli diyagramlarla görselleştirmeye çalışmak doğru bir yaklaşımdır. Bu konuda herkesin en çok kullandığı diyagramlardan biri şüphesiz iş akış diyagramıdır.
Fakat bazen bu diyagramlar o kadar karmaşıklaşır ki, 3-4 cümleyle anlatılmak istenen bir süreç veya ilişki olur sana 40 kutucuklu bir muamma.
İş Akış Diyagramı

Ya da bir ilişki diyagramı kurayım derken örümcek ağına dönen entity relationship diyagramları ile karşılaşırız.
Entity Relationship Örneği
Etki-Neden diyagramı için kullandığımız balık kılçığında ise kılçıklar o kadar çoğalır ki yenmesi pek zor bir alabalığa döner.
Balık Kılçığı Diyagramı
Sequence diyagramına gelince; bunu pek kullanmayız o yüzden pek karmaşık olanını görmedim. Bundan sonra kullanmaya başlasak iyi olacak, akış diyagramına göre daha faydalı:) (https://www.websequencediagrams.com sitesi bu konuda güzel)
Untitled (1)
Sequence Diyagramı
Bu tür diyagramlar armaşıklıktan öte hazırlanışına harcanan kayıp zamanlara da neden olmaktadır.
Karmaşık diyagramlar iş analizinin kalitesini veya derinliğini göstermez. Bu tür diyagramlardan (karşı taraftan talep edilmedikçe ) mümkün olduğunca kaçınılmalıdır. 
Gelin birazcık empati kuralım. Eğer bu denli karmaşık diyagramlar izaha ihtiyaç duyacak hale gelmeye başlamışsa bu diyagramları basitleştirelim. Gerekirse parçalara ayıralım. Bir diyagram değil 2-3 ayrı diyagram oluşturalım. Kutucuklar yerine ev, araba, insan şekli, figürler vs koyalım. 20 kutucuktan fazlasının dikkat dağıttığını düşünerek gerekirse çok detaylı süreçleri sözel ifade edelim veya birkaç noktayı tek yerde toplayarak daha detaylı açıklamaları yazıya dökelim.
İş yapıyorum diye ne kendi ne de başkalarının vaktini harcamakla meşgul olmayalım😉
Diyagramları 4 ana kısma bölelim. Üst yönetim ile, İş birimi ile, müşteriler ile ve yazılımcılar ile paylaşılacaklar.
Üst Yönetim ile yaplaşılacak diyagramların en temel özelliği kesinlikle detay içermememesi ve kolay anlaşılabilir olmasıdır. Bu anlamda, use case, iş akış diyagramından kaçınmak gerek. Üst yönetim için şekillerden ziyade 5-10 cümlelik bir özet daha sağlıklı olacaktır.
Yazılıma verilecek en güzel diyagram interaktif ekran görüntüleridir. Interaktif toollar yoksa story boarding şeklinde ekran görüntüleri sıralanarak bir akış çıkarılabilir.Ekran görüntüleri illa bir tool üzerinde çizilmek zorunda değil, kalemle kağıda çizilip fotoğrafları da çekilebilir. Yazılım bitinceye kadar ömrü olan diyagramlara çok vakit harcamamak gerek.
İş birimine orta düzey detay seviyeyi gösterecek use case veya iş akış diyagramları hazırlanabilir. Kutu sayısı 20’yi geçmemeli. Çok küçük yazılar olmamalı. Gerekirse kutucuklar yerine daha göresel figürler kullanılabilir. Balık Kılçığı, Sequence diyagramı ile Use Case diyagramları kullanılabilir.
Son kullanıcıya (müşteriye) verilecek en güzel akışlar, daha çok video tarzı görsel ve sözlü anlatımlı diyagramlardır. 3 slaytı bir araya getirerek bile ses ekleyebilir veya ses eklemeden de  arkasına müzik ekleyerek zenginleştirebilirsiniz. Bu amaç için internette hızlı toollar bulabilirsiniz.
Yukarıda verilen diyagram örnekleri daha da genişletilebilir veya müşteri, yazılımcı ve işbirimi dikkat ve detaycılığına göre farklıştırılabilir.
Temel hedef şu, KISS: Keep it simple and stupid. Eğer sisteminiz basit değilse diyagramları basitleştirmeye çalışın. Eğer sistemleriniz basitse o zaman da diyagramlarınızı içinden çıkılmaz bir karmaşıklığa sürüklemeyin.
Her yerde göstereceğiniz diyagramlarınız varsa tüm yapıyı özetle anlatacak kadarıını yapın ama bakan  kişiler bulmaca çözmeye çalışmasın. Belediyelerin imar haritasına dönmesin akışlar:)
Kalın sağlıcakla.

26 Nisan 2016 Salı

KARTAL: İŞ ANALİZİNDE İLHAM KAYNAĞI

OKUMA SÜRESİ: 1 dk

Bazı hayvanlar efsanedir. Onların ayırdedici özelliklerini bilmesek de hemen çıkıverir ağzımızdan bir muhabbet esnasında. Aslan, kaplan, kurt, şahin, at gibi. Bunlardan biri de kuşkusuz kartal.

Peki kartalın ayırdedici hangi özellikleri var dersiniz?

  1. Güçlü ayakları ve gövdesi:  öyle ki koca bir geyik bile avlayabiliyor.
  2. Keskin gözleri: Bilinen en yüksek uçan kuş olmasına rağmen onca yüksekten avını kestirip yakalayabiliyor.
  3. Karizması: Bu da bizden olsun :)
Bu blogda ne işi var kartalın o zaman. Sizce hangi özelliği ile blogumuza misafir olmuştur? Araya karizmatik bir kartal fotoğrafı eklendi ki yazının kalan kısmının etkisi olmasın cevabınızda :)
Kartal Analist. 
Gelelim analizimize:

1. özellik olan güç son vuruş ki buna release anı diyelim. Bizcesi en sondaki iletişim ve koordinasyon gücü.
3. özellik ise 1 ve 2 olmayınca havası çabuk sönen çocuklara aldığımız helyum gazlı pepee balonu gibidir. Varlığının tadı kısa süre de olsa tadılır yine de.(çocukların her görüşünde istediği ve 24 saat içerisinde söneceğini bile bile anne ve babaların aldığı yeni nesil balonlar. )

Bizim aradığımız özellik 2'de saklı. İş analisti rolünü üstlenen herkes büyük resmi en yüksek seviyeden görüp tüm detayları taramalı. Gücüne göre hedeflerini seçmeli ve en optimum çözümü müşteriye sunmalı. Detaylarda boğulmadan önce yükseklerden uçmalı. 

Gayet açık olduğundan fazla yazmaya da gerek kalmıyor. 

Kartal ruhlu analistlere sevgiler.







21 Nisan 2016 Perşembe

İŞ ANALİSTİNİN GEREKSİZ TEKNİK ADAMLIK HAZZI


OKUMA SÜRESİ: 1dk 30 sn

Bugün uzun zaman aradan sonra third party bir entegratörün sunduğu bir API servisinde ilgili parametreleri girerek test amaçlı birkaç HTTP Request yaptım. 2-3 tool yükledim. Bir iki request, error derken zamanın nasıl geçtiğini anlamadan JSON, Header, key, error code, request ve responseler vs havada uçuştu. Ne bileyim bir hoş oldum aslında. Sanki zaman zaman damarlarımı baskılayan teknik ruh kendini dışarı salıvermiş pervasızca teknolojik hazzın tadını çıkarmaya çalışıyordu.

Hayli saat harcadıktan sonra, API servisinden error olmadan response aldım. Yazılımcılara koşup, "arkadaşlar bu third party ile çalışacağız, siz rahat olun servisleri de gayet güzel çalışıyor, bizzat test ettim, story'leri de çabucak çıkrırım" dedim. 

Ve tabii o deriiiiin! teknolojik bilgimin farkına varmalarını da sağlamış oldum. 

Fakaaat!!! 

Uzun yıllardır iş analistlerinin aslında ne kadar önemli bir yerde durduğunu ıspatlamaya çalışan biri olarak, hemen bu anlamsız hazdan kendime bir ders çıkardım. Kimse bizi, entegrasyonu test etmemiz, SQL yazmamız, kodu debug edip yazılımcının tepesine binmemiz veyahut ta iş birimine sisteme ne kadar hakim olduğumuz göstermemiz için işe almıyor. (Alıyorsa da almasın bundan sonra, bu işleri yapacak hayli yazılımcı, testçi işe alınıyor zaten)

Burada "amaaan be sen de, kod bilmemizin ve ne olup bittiğini anlamamızın ne zararı var. kendin bilmiyon diye bizi de yanlış yola götürme" dediğinizi duyar gibi oldum. 

Bunu demekte haksız değilsiniz. Bazen çok arafta bırakılıyoruz. Bizi işe alanlar bile nereye konumlandıracağını karıştırabiliyor. Fakat şurda hemfikirsek, kodu ancak hobi için yapmamız gerektiğinde de uzlaşırız.

İş analistleri veya product owner olarak biz,

Kaynaklarımızın, stretajilerimizin ve teknolojik kısıt ve varlıklarımızın farkında olarak, sınırsız teknolojik talepleri en çok değer üretebilecek noktaya taşımayla görevlendirildik.

Yani bizim adımıza herşeyin başladığı yer burası. Sonrası ise malumumuz. 

Sonuçta, beynimiz de bir kaynak. Doğru yere odaklanalım. Kendi işimiz için değer üretelim.
Vesselam. 






1 Nisan 2016 Cuma

İŞ ANALİSTİNİN 8 TEMEL DOĞRUSU


Siz bir iş analistisiniz. Sizinle güzel bir sohbete yapan bir arkadaşınız bir ara tam olarak ne yaptığınızı merak ediyor.

-  Senin görevin neydi kurumda?

-  İş analistiyim.

-  Ne yapıyorsun tam olarak?

İşte kritik soru geldi. Cevabı ise muhtemelen geçiştirmelik veririz, yoksa bu hamur çok su götürür.
Zira yaptığımız işi tanımlamak o kadar da kolay değildir. Doğrudur! Kolay tanımlanamayanı yapmak da kolay değildir. Hele bunun en doğrusuna ulaşmak gerçek bir sanattır.
İşte bu soruya arkadaşımızın da merakını kolayca gidermek için kalıplaşmış aspirin bir cevap verir ve böylece konuyu değiştiririz.

-  Kurumumuzda yazılımsal bir değişiklik talep eden birimler ile yazılımcılar arasında köprü görevi görüyorum

-  Hmmmm! Gayet güzel.

Bu cevabın doğruluğunu ve arkadaşınızın anlamış gibi gözüken yüz ifadesini bir kenara bırakalım.

Şimdi, gelelim, biz iş analistleri olarak kendimizi nasıl tanımlamalıyız ve nereye konumlandırmalıyız sorusunun cevabına. Az sonra ifade edilecek olan maddeler agile, waterfall, lean tekniklerinden bağımsız olarak iş analisti şapkasını takan product owner, çözüm mimarı, sistem analisti gibi tüm roller için genellemelerdir.

TANIYIN: Çalıştığınız kurumun kültürünü, kısa-orta-uzun vadeli hedeflerini, hedefe taşıyan stratejilerini, kar getiren ürünlerinin ne olduğunu, gider merkezlerini, rakiplerini, kurumda güç merkezlerineki kişi ve birimlerin kim/nerede olduğunu ve karar verme sürecinin nasıl işlediğini öğrenin. Analiz yaparken bu bilgileri üst çatı olarak referans alın. Küçük işler için büyük hedefleri kurban etmeyin.

UNUTMAYIN: Yazılımcı, test mühendisi, database uzmanı veya donanımcı olmadığınızı unutmayın. Onların ne iş yaptığını ve nerede konumlandıklarını çok iyi bilin ama onların işini çok iyi bilmeniz değil sizin işinizi bilmeniz gerektiğini unutmayın. Onlar adına konuşmayın. Onlardan danışmanlık alın. C#, Java, Mongo, test otomasyonu konularını bilmiyorum dediğinizde sizden bir şey eksilmez unutmayın. ,Bu araç ve yöntemleri ana hatlarıyla bilmeniz yeterlidir.

ANLAYIN: Kapınızı analiz için çalan herkesi önce anlayın. Büyük-küçük iştir demeden dinleyin, sorun, içselleştirin, teyit edin. Bu döngüyü doğru olanı tam anlayıncaya alana kadar tekrarlayın.

DEĞER KATIN : İhtiyacı anladıysanız , hemen analiz yapmaya çalışmayın, birlikte beyin jimnastiği yapın, değer katmaya çalışın (kaynak kısıtını unutmadan). Talep içinize sinmediyse karşı tarafı düşündürün. Gerekirse daha sonra tekrar bir araya gelmek üzere akıllara soru işaretleri atıp biraz ara verin.

ÖNERİN: İşin ihtiyaç olduğu kesinleşip başlama aşamasına gelince, ihtiyacı karşılayabilecek çözüm önerileri sunun. Her zaman, combobox, checkbox, ekran, menü diye kısıtlamayın kendinizi. Ufkunuzu geniş tutun. Manuel bir çözüm bile olabilir. Yeter ki değer katın. Değer katmak RoI maksimizasyonudur. Açık kaynak ürünler, mobil veya bulut bilişim gibi güncel teknolojiler konusunda daha fazla çözüm önerileri geliştirin. Öneri yaparken her önerinin, fayda/maliyet kriterlerini sunmayı ihmal etmeyin. Böylece güvenilir bir danışman özelliğiniz oluşacaktır.

TAKİP EDİN: İş, analiz edilip yazılım sürecine girdikten sonra, işin tüm aşamalarından haberdar olun, takip edin, kontrol edin. Yazılım ve proje takım üyeleri ile sık sık konuşup hangi aşamada olduklarını, işi doğru anlayıp anlamadıklarını ve ilk çıktılarını kontrol edin. (Agile bu konuda Desk Check önerir)

DOĞUM SONRASI :) İşimizin en güzel yeri. Ürün doğdu. Ama o da ne? Doğum sonrası adaptasyon problemleri, hastalıklar, ihtiyaçlar... Her ortaya çıkan ürünün, yeni ürün ihtiyacı doğuracağı kesindir. Bu yüzden, yeni ihtiyaçlar eklenmesine müsait modeller geliştirmeye özen gösterin. Esnek çözümler üretin. Bu konuda gerekirse yazılım ekiplerini de ikna edin. Hatta kurumun hedefleri arasında teknolojiyi satmak varsa oldukça esnek ve satılabilir bir ürün hedefleyin. Ürün ortaya çıktıktan sonra ürünün performans verilerini sürekli takip edin.

GÜNCEL KALIN: Bu kısım sadece bizim rolümüzün bir parçası değil fakat iş analizi pratiklerle hem kendi doğrularını hem de kendi yanlışlarını büyütebilir. Bu yüzden yaptığımız yanlışları daha fazla beslememek adına, konferanslar, bloglar, kitaplar ve eğitimler ile kendimizi yenilemeliyiz. Bunların yanında yönetici, yazılım ve iş birimlerinden her zaman geri bildirim alın. Vermezlerse zorlayın.

Bu açıklamalardan sonra yapılacak en güzel tanım ne olabilir siz karar verin.


Köprü olmadığı açık. Varsa bir öneriniz yorumlarınızı bekliyoruz.

21 Mart 2016 Pazartesi

İş Analizi için uçtan uca tool önerisi



Siz de takdir edersiniz ki böyle sihirli bir tool yok gerçek dünyada.
Fakat daha ötesi var aslında.

Nasıl ki yazılım iyi business için iyi bir araçtır, aynı şekilde aklınıza gelen bütün analiz toolları da daha iyi analiz yapmak için birer araçtır. Ortada iyi bir analiz yoksa iyi toollar de işe yaramayacakır.

Diyelim iyi analiz yaptık. Hangi toollar bize daha çok yardımcı olur?

Yıllardan bu yana yaptığım gerek küçük, gerekse büyük proje analizlerinden öğrendiğim şu oldu. Hangi toolu en iyi kullanıyorsanız ve kendinizi rahat hissediyorsanız sizin için en iyi analiz toolu da odur. Excel, Word, Visio, Outlook, Html, Jira, TFS ve hatta dijital ortama aktarabiliyorsanız el yazısı, hiç farketmez. Çünkü artık birçok tool kendini oldukça geliştirdi. bir image capturing programı olan Snagit üzerinden bile akış çizebilir, user story detaylarını yazabilir ve mockup oluşturabilirsiniz. Tüm fonksiyonları çözüp analizi oluşturduysanız, kimse kullandığınığz toola bakmaz. Amacınız varsa tüm rüzgarları lehinize kullanabilirsiniz.

Burada kurumun önümüze koyduğu kurumsal süreç toolları olabilir ama bunlar genelde nihai analiz sonuçlarını kaydettiğimiz ortamlardır. Fakat analizi uzun bir yolculuğa benzetecek olursak kurumsal doküman yönetimi bu yolculuğun duraklarıdır. Yolculuk boyunca kimse analizi nasıl yaptığınıza bakmaz. 

Esas olan analiz aşamalarını kendimiz ve muhataplar açısından anlaşılır hale getirmekse en iyi oynadığımız oyuncağı kullanmalıyız. Zihnimizde her iş için bir tool matrisi oluşturmaya hiç gerek yok.Bir iki tool gayet yeterlidir. Odaklanmamız gereken şey şu olmalı. Analizin tüm aşamalarını gerçekleştirdim mi? İhtiyacı net anladım mı? İhtiyaca en optimum çözümü üretebildim mi? Çözümü yeterince detaylandırdım mı? Ve analiz sonuçlarını trace ettim mi? Shakespeare'nin dediği gibi "olmak ya da olmamak işte bütün mesele bu" diyoruz. İyi bir analiz kurgusu var mı yok mu? Bütün mesele bu...





6 Mart 2016 Pazar

Doğruyu yapacağım derken stratejileri unutmayalım

Vilfredo Pareto:

İtalya'nın önemli ekonomistlerinden.
Kendisi iş hayatında da birçok konuyu izah etmemize yarayacak teoriyi ortaya atmış. Aslında teori oluşturmamış ama "İtalya arazilerinin %80'i nüfusun en zengin %20'sine ait olsun/olmalı" deyince ardından gelenler bu teorinin iş dünyasında da doğru olduğunu varsayarak adına şu meşhur  Pareto kuramını oluşturmuşlar. Bizler de onların sayesinde biraz rahata kavuştuk ve bu oranlar kesin doğru olmasa da yaklaşık olarak birçok alanda kabul ettik. Kendisini anmayı boyun borcu bildik de başladık. Ruhu şad olsun.

Bu kısa hatırlatmadan geçelim bizim mevzuya. Özelde iş analizinde genelde de birçok IT rolünde hatırımızda daim taze tutmamız gereken bir bilgi olmalı. Pareto ile ilgilisi de var ki Vilfredo'yu da yad ettik. Zira, kurumların stratejilerini ve genel hedeflerini şirketin seçkin bir grubu oluşturur. Ve bu stratejilere göre kalan ahali çalışıp çabalayarak bu hedefe ulaşmaya çalışır. Yani %20 %80'nin nereye koşması gerektiğini belirler. Pareto muhtemelen burda biraz sapabilir. %20 biraz fazla gözüküyor. Az da olsa kurumun stratejileri biraz değişebilir ama unutmamak lazımki birçok kurum daha baştan stratejik hedeflerini belirler ve bu hedefleri üst düzey anlaşmalarda pazarlarlar. Örneğin, 10 milyon ciro hedefi olan bir e-ticaret şirketi bu hedefine göre bankalar, kargo şirketleri, firmalarla anlaşmalar yaparlar. Bu stratejiyi ancak olumlu yönde revize etmeyi önerebilirsiniz. Aksi halde başarısızlık önerilmiş olur ve bu hedefe götürmeyen her iş abesle iştigalden başka birşey değildir. 

Biz çalışanlar da, kendi alanlarımızda üniversitelerde dirsek çürütüp, işe başlayınca da birçok eğitimler ve iş deneyimleri elde ederek uzmanlaşmaya gayret ederiz. Yani profesyonel oluruz. Profesyoneller arasında da küçük farklılıklar olsa da genelde çözümler birbirine yakındır. Tek bir farkla ki kurum stratejileri dikkate alındığında insanlar aynı işte çok farklı tarz hareket edebilirler.

Kurum stratejilerini göz önüne alarak çalışanlar yaptıkları işlerin önüne stratejik hedefleri koyunca bazen kesin bildiği doğrudan ya sapar ya da vazgeçebilir. Diğer yandan büyük resmi görmeden hareket eden arkadaşlar ise mesleki doğruya göre hareket ederek küçük gerçeğin önündeki büyük gerçeğe aykırı davranırlar. Ve böyle davrandıklarını da belki de bilmediklerinden de memnuniyetsiz olurlar. Özellikle IT sektöründe oldukça yaygın bir kaos nedenidir.

Bazen kurumun çok açık ifade etmedikleri stratejileri de olabilir. Eğer kişiler bu stratejileri bir şekilde öğrenerek kendi payına düşen işi yapmaya başlamışsa işin gerçeklerinden öte stratejik gerçekleri referans almalıdır. Tabi stratejilerin etik olması önkoşulu her zaman geçerlidir.

Bu bağlamda iş analizinde ENTERPRISE ANALYSIS konusunu ayrıca ele alacağım.

Hepimize iyi eğlenceler:)






2 Şubat 2016 Salı

İş Analizde erken söylenen zararlı "Tamam"lar



İş analizi septik bir filozofun bolca soru sorması ve meseleyi irdelemesine benzetilebilir.

Öyle ki bir analiz tekniği olan 5 Why yöntemi ya da diğer adıyla kök-neden analizinde her bir ihtiyacın 5. kırılımına kadar nedeni inceleniyor.

Aslında iş analizinde esas olan ihtiyaçların nedenini en derin noktaya kadar sorgulamaktır.

Analiz yaparken ihtiyaç sahibinin isteklerini nasıl yaparım son amaçtır.

Peki iş analizi yaparken nedir öncelikli amacımız: Ne isteniyor? Niçin isteniyor?

Bunu da ancak sorgulayarak, soru sorarak ve dinleyerek yapabiliriz.

Anlamak için, öğrenmek için, empati kurabilmek için, mantıklı sebepleri yakalamak için bolca dinlemeli, kök nedenler iyice anlaşılmalı. 

Bazen zaman kısıtından, bazen etkilerini tahmin edemeyip talep basit görüldüğünden ya da en tehlikelisi olan soru sormak bir kalitesizlik göstergesi olarak görüldüğünden erkenden TAMAM, OLUR, YAPALIM, ŞURAYA BİR EKRAN KOYARIZ ile projelere ilk darbeler vurulmuş oluyor. Bu da zayıf analize neden olur ki yazılım projelerinde bu tür eksik analizler %60'a kadar ek maliyete neden olmaktadır. *

Bunun yerine, İNCELEYELİM, ARAŞTIRALIM, DEĞERLENDİRELİM ifadeleri daha ufuk açıcı ifadeler olup hem analiz yapan hem de ihtiyaç sahibi paydaşın zihin jimnastiği yapmasına yardımcı olur. 

İş analizi yapmış herkesin "Basit gibi gözüküyordu ama hiç düşünmediğimiz yerleri etkiledi" şeklinde bir analiz hikayesi vardır. 

Bu hikayeleri mümkün olduğunca az yaşamak için, projenin büyüklüğü veya küçüklüğüne bakmaksızın her ihtiyacın nedeni, diğer sistemlere olası etkileri, gerekliliği iyice değerlendirildikten sonra TAMAM denilmelidir.


* : Source: Business Analysis Benchmark, IAG Consulting

21 Ocak 2016 Perşembe

CBAP Sertifikası almalı mı?



Öncelikle şu konuda hepimiz aynı şeyleri düşünüyoruz ki haklılık payımız oldukça yüksek.

Sertifika para tuzağıdır. CBAP'a girmek için 450 USD sınav parası vermek zorundasınız.

Bir de 21 saat eğitim almış olmanız gerekiyor ki, bireysel çabalarla eğitim almaya kalktığınızda 1000 USD'den aşağı eğitim bulmak zor.

Eğer şanslıysanız kurumunuza ödetebilirsiniz ama eğer kurumunuzun böyle bir sorumluluk alması pek olası değilse CBAP'a sahip olmak için ödeyeceğiniz para en iyi ihtimalle 1450 USD (~4500 TL)'dir. İlk sınavdan geçemeyip 2.-3. sınavlara kalırsanız biraz daha ödemeye mahkum olursunuz.

Evet bu eleştirimizi yapalım.Ama yankı bulana kadar da serttifika mertifika almam diye düşünüyorsanız orada bir durup değerlendirelim.

Bugün Türkiye'de net olarak kaç iş analisti var bilemiyoruz. Bununla ilgili bir çalışma yok. fakat banka-telekom-finans-e-ticaret-teknoloji firmalarının sayısını hesaba katınca bu sayı 2000'den fazla olduğunu düşünüyorum. Peki kaç sertifikalı analist var? 20'yi geçmez. Yani yüzde 1.

Sertifikasız analistler kötü sertifikalılar iyi mi? Elbette hayır.

Fakat sertifikası olan analistler en kötü ihtimalle iş analizinin esaslarını belirleyen IIBA kuruluşunun yayınladığı BABOK'u yalayıp yutmamışsa da okumuş, internette geçen iş analizi ile ilgili birçok dokümandan haberdar olmuş, iş analizi ile ilgili blogları gözden geçirmiş, sınav sorularına çalışmış ve yaptığı işin hangi adımlardan oluştuğunu biliyordur. Yani bu işin bilimsel olarak nasıl yapıldığını bildiğini tescillemiştir.

Sertifika almamış analistler ise kendilerince iyi düşündükleri bir teknik üzerinde bir yol izleyerek ve kurumunun SDLC sürecine adapte olarak bir metod uyguluyordur illaki. Fakat kendine ve yaptığı işe değer katabileceği birçok bilgiden mahrum olabilir ve bundan dolayı da sağladığı katma değeri olması gerekenden düşük olabilir. (Genelde ihtimal yüklemleri kullandık ama bu ihtimal yüzde yüze çok yakındır. :) ) Gerçi genel olarak Türk kültüründe bilimsellikten ziyade bireysel fikir yürütmeye dayalı iş yapma yöntemi yaygın olduğundan, analistler için de aynı durumun olması olağan. Fakat bireysel yaklaşımları esas almak yerine uluslararası kabul görmüş esaslara dayanmak kesinlikle daha faydalı sonuç verecektir.

Nasıl ki bir hastanın tanısının konulması hastanın kendi hikayesini iyi anlatmasına ve doktorun da bu hikayeden doğru bir çıkarım yapmasına bağlıdır, aynen öyle de iyi bir ürünün ortaya çıkması, ihtiyaç sahibinin derdini iyi anlatıp analistin iyi yorumlamasına bağlıdır.

Bu durumda tıp eğitimi almış doktorun üzerine uzmanlık eğitimini ne kadar gerekliyse, iş analistinin de aldığı eğitimin üzerine iyi bir sertifika eklemesi o kadar gereklidir.

Bu arada; bu yazıyı yazarken sertifikamın olmadığını fakat sertifikaya hazırlık sürecinde olduğumu belirteyim :)